Hengâme
“…Meydanda bir ağacın kaldırılmasının Sayın Vahap Seçer’e nasıl bir faydası olacaktı da birileri bu kadar maliyeti göze aldı. Yani o ağaç oradan kalkınca Başkan Seçer ne kazanmış olacaktı? Gece yarısı operasyonu, matkap, asit şu bu olayıyla Başkan Seçer ne kaybetmiş oldu?…”
ABİDİN YAĞMUR
Mersin günlerdir Özgecan Aslan Barış Meydanındaki yalnız ağacın matkapla delinip asitle kurutulmasını tartışıyor.
Ben tartışmanın ıcığını cıcığını çıkarmak derdinde değilim.
Tek bir sorum var:
Belediyenin kitabının herhangi bir yerinde “gece yarısı ağacı matkapla del, asit zerk et” diye bir ifade var mı?
Yok…
Bitti!
*
Günümüzde siyasetin de belediyeciliğin de iki altın anahtarı var:
Birisi, kurala uymak.
İkincisi, iletişim.
Kurala uyan, iletişimi iyi kullanan kolay kaybetmez.
Başını boşuna ağrıtmaz.
Enerjisini boşuna harcamaz.
Kalp kırmaz, gönül incitmez.
*
Mersin’deki ağaç meselesi üzerinden gidelim.
Belediyenin Özgecan Aslan Meydanındaki ağacı kaldırma ya da taşıma hakkı var mı?
Kitapta yazanlara uyduğu sürece var.
Öyleyse sorun ne?
*
Günlerdir yazılıp çizilenlere bakıyorum…
Ekseriyet diyor ki:
“Bu ağacı orada istemiyorsanız bunun başka yolu yok muydu?”
Soru bu kadar basit.
Soru sahipleri haklı.
Başka yolu yok muydu?
*
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in, denizler, okyanuslar aşıp da böyle bir ağaç meselesinde tartışılması da ilginç.
Maliyet ve fayda dengesi açısından bakıyorum.
Meydanda bir ağacın kaldırılmasının Sayın Vahap Seçer’e nasıl bir faydası olacaktı da birileri bu kadar maliyeti göze aldı.
Yani o ağaç oradan kalkınca Başkan Seçer ne kazanmış olacaktı?
Gece yarısı operasyonu, matkap, asit şu bu olayıyla Başkan Seçer ne kaybetmiş oldu?
Olaya öyle ya da böyle karışanlar, göz yumanlar, görmezden gelenler bunu hesapladılar mı?
Birileri gidip ağacı zehirledi.
Mahalle karıştı.
Başkan, bu hengamede ne kazandı ne kaybetti?
*
Kural ve iletişim konusuna dönelim…
Ağaç saldırısı olayı günlerdir gündemde.
Valilik konuya hakim.
Emniyet kamera kayıtlarını incelemiş, şüphelileri tespit etmiş, o da konuya hakim.
Ama iletişim yok.
Mersin halkına doğrudan bir açıklama yapmak yerine A Haber gibi kanallar kullanılıyor.
Peki kurallar ne alemde bu cephede.
Mesela, Serdar Gökçek, yılların devlet memuru.
Üstelik daire başkanı.
Hukuk kuralları gereğince “bilgisine başvurulmak üzere” savcılığa davet edilebilecekken…
Gece yarısı evinden gözaltına alınıyor!
Afişe ediliyor.
Azmettirici diye adı yandaş basına veriliyor.
Adeta itibar suikastına uğruyor.
*
Biz yine ilk sorumuza dönelim….
Basit bir meseleden başlayan bu hengâmede Sayın Vahap Seçer ne kazandı ne kaybetti?