Gazeteci Esat Durak yazdı: Bir başkanın dramı
“CHP’nin lokomotifi olan 11 büyükşehirin başarısızlığı ve kan kaybı mevcut iktidarın genel seçimlerdeki en önemli kozu olacaktır çünkü. Şimdi soruyorum size … Tüm belediyelerin yıllardır rutin uygulaması olan borçlanma meselesi neden 2 yıldır aritmetiği ve mantalitesi değişen meclislerin tartışma konusu oldu.”
ESAT DURAK
İlginçtir; göreve geldiğinden beri ateş altında.
Halbuki Mersin’de iki kişiden birinin oyunu cebine koyarak oturmuştu başkanlık koltuğuna.
Seçim döneminde hiç siyaset yapmadı.
AKP’den MHP’den bile oy istedi, hatta devşirdi..
Geniş tabanlı bir konsensüsün işaret ettiği bir isim oldu.
İş dünyası, içinden gelen bu ismi, kısa surede içine sindirdi.
Bileşenleri ve oy geçişkenlikleri son derece ilginç olan bu secimi kazanmayı başardı Vahap Seçer.
Sonra ne oldu…
Seçildiğinin ilk ayları olmasına rağmen siyaseten ve idareten abluka altına alındı çiçeği burnunda başkan
CHP’nin 11 büyükşehir belediye başkanından biri olan Seçer, hiç partizan bir tavır izlememesine rağmen ittifakın genel muamelesinden payını aldı.
Hem de fazlasıyla…
Bütçesi 3 milyara yakın bir belediyeyi boğazına kadar batmış olduğu borçtan kurtarmak için kollarını sıvarken, ne var ki ayni kolu ittifaka kaptırdı. Borçlanma ile iki defa Seçer’in karşısına çıkan Cumhur ittifakı, ilkinde kendilerine seçim kaybettirdiğini düşündükleri Kocamaz’ın kellesini, ikincisinde ise paraların nerelere harcandığının hesabını istedi. Bu arada hiç kimse Seçer’in tasarruflarıyla ve sosyal politikalarıyla ilgilenmedi bile. Çünkü Seçer yılda neredeyse 200 milyon faiz ödediği halde 900 milyona yakın tasarruf yapabilmişti. Üzerine bir de pandemi dönemi geldi. Düşen gelirler-artan giderler kimsenin gündemine gelmedi mesela. Bu şartlarda İhtiyaç sahiplerine gönderilen on binlerce yardım kolisi, sağlık seti, çorba ekmek ve yaşlıların evlerine giden 3 çeşit yemeğe itibar eden olmadı.
Ama su faturaları yüksek gelince herkes feryat figan oldu.
Elbette haklılardı.
Vatandaş kullandığı suyu değil cebinden çıkanı bilirdi.
Kullanılan suyun hesabını kitabını yapanlar maalesef Başkan’ın topluma vereceği hesabı unutmuştu.
Buna rağmen Seçer yaşadığı toplumla inatlaşmadı.
Vatandaşın suyuna gitti.
İyi de etti.
*******
Kibir abidesi dendi, topluma yüksekten bakıyor dendi, despot dendi Seçer’e
Ekibi beş para etmez bile dendi.
Birtakım çevrelerin ağır eleştirilerine maruz kaldı.
Enteresan olan şu ki; hiçbir dönem bir belediye başkanı seçildiğinin ilk senesinde bu kadar topa tutulmadı.
Yalnızlaştırıldı.
Zaman oldu kendi partisinin belediye başkanları bile arkasında durmadı
Yanlış bir adam mıydı yoksa Seçer ?
Bir belediye başkanında bulunması gereken en önemli özelliğe sahipti oysaki
Makamını kişisel menfaatleri için kullanmaz halk tabiriyle YEMEZDİ.
Peki neden bu kadar açık hedef oldu ?
Çünkü çok özel bir dönemden geçiyor bu ülke.
Mevcut iktidar, demoklesin kılıcı gibi tepelerinde CHP’li belediyelerin ve başkanlarının.
Büyükşehirlerin elden gitmesinin yarattığı yeni bir siyaset anlayışıdır, bu olan biten.
Parlamenter sistemin by-pass edilmesiyle mecra değiştiren ve belediye meclislerinde türeyen bir siyasi baskılama yöntemidir yaşananlar.
CHP’nin lokomotifi olan 11 büyükşehirin başarısızlığı ve kan kaybı mevcut iktidarın genel seçimlerdeki en önemli kozu olacaktır çünkü.
Şimdi soruyorum size …
Tüm belediyelerin yıllardır rutin uygulaması olan borçlanma meselesi neden 2 yıldır aritmetiği ve mantalitesi değişen meclislerin tartışma konusu oldu.
Mersin uzun yıllardır pahalı su içen bir kentti. Su, pandemi gibi tüketiminin maksimuma çıktığı bir dönemde vatandaşın haklı gerekçelerini bile deformasyona uğratacak kadar neden siyasetin ana malzemesi oldu.
Neden ücretsiz ekmek dağıtımı, FETO ve PKK yöntemlerini anımsattı iktidara.
*******
Bakın ben yıllarca spor muhabirliği yaptım.
Takımın başına gelen teknik adama hep süre tanıdık yazar çizer takımı olarak
Transferlerini yapsın, takımını tanısın, uyum sorununu aşsın vs vs diye.
Yani birkaç maçı kaybetti diye “İstifa et hocam” demedik bugüne kadar.
Seçer de 2 milyon taraftarı olan bir kulübün başına geçti
Beklentileri biliyor.
Kendi sistemini entegre etmeye çalışıyor takıma.
Ve ilk kez böylesine büyük ve sorunlu bir takımın başına geçmiş bir hoca kendisi.
Hata da yapacak, belki de üst üste birkaç mağlubiyet alacak.
Siz kumaşına, niyetine bakacaksınız.
Oyun kalitesine bakacaksınız.
Eleştireceksiniz elbet.
Yanlış yapıyorsa uyaracaksınız.
Ama taktik anlayışına, oyun mantalitesine de saygı göstereceksiniz.
Unutmayın bu takımın küme düşmesini isteyecek en son kişi yine takımın başındaki isimdir.
Çünkü kimse kaybetmek için sahaya çıkmaz!..