Mecliste komedi yaşandı
Cumartesi günü Büyükşehir’in meclisinin olağanüstü toplantısı vardı.
Toplantıdan ziyade adeta bir komedi seyrettik.
Mecliste yaşananlara geçmeden önce bir fıkra anlatmak istiyorum.
“Münasebetsiz Ahmet Efendi diye birinin şöhreti o kadar yayılmış ki, bu durum padişahın da dikkatini çekmiş.
Münasebetsiz Ahmet Efendi’yi huzuruna getirmelerini emretmiş.
Adamları en kısa zamanda münasebetsiz Ahmet Efendi’yi padişahın huzuruna çıkarmışlar.
Padişah kendisiyle konuşan Ahmet Efendi’nin konuşmalarının gayet mantıklı olduğunu düşünüp ‘Bu şahıs gayet normal konuşuyor. Neden buna münasebetsiz denildiğini anlamıyorum’ derken, Münasebetsiz Ahmet Efendi söze girmiş:
‘Padişahım siz zurna çalmasını bilir misiniz? Ben de bilmem. Ayrıca Edirne’deki teyzemin oğlu da bilmez.’
Bunun üzerine padişah, o kişiye niye münasebetsiz dendiğini anlamış ve dışarı atın diye emir vermiş.”
***
Mersin Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde Başkan Vahap Seçer’in, borçlanma yetkisi istediği madde konuşulurken Cumhur ittifakından söz alan konuşmacı eline tutuşturulmuş notları okuyarak “Cumhurbaşkanımız çok başarılı çalışmalar yapıyor, CHP şehir hastanelerine, köprülere ve tünellere karşı çıkmıştı ” şeklinde icraatın içinde programını anlattı.
CHP sıralarından “Sadede gel ne demek istiyorsun” diye müdahale edilince “Biz hayır oyu vereceğiz” dedi.
Acaba bu konuşmacı neye hayır oyu verdiğini biliyor muydu? Konuşmasını dinleyen meclis gündeminden habersiz kişiler konuşan kişinin şehir hastanelerine veya köprülerin yapımına hayır oyu kullanacağını düşünebilir.
Elbette Başkan padişah gibi “atın bunu dışarı” demedi.
Ama “Mersin Ankara’dan yönetilemez” diyerek tepki koydu.
Başkanın bu cümlesini fırsata çevirmek isteyen başka bir cumhur ittifakı üyesi, “Türkiye üniter bir devlettir” diyerek olayı provoke etmek istedi.
Ancak Başkan Seçer, niyet okunmasına, art niyet aranmasına izin vermedi ve provokasyonu önledi.
Başkan Seçer’in ‘Mersin Ankara’dan yönetilmez’ tesbiti doğruydu. Ve ne demek istediğini de herkes anladı.
Başkan Seçer’in orada üniter yapıyı kast etmediğini, Ankara’daki siyasilerden talimat alarak Mersin’de belediye meclisinde çalışma yapılamayacağını kast ettiğini herkes bal gibi biliyordu.
Meclis toplantısı öncesi dışarıda görüştüğüm cumhur ittifakı üyeleri “Bize bıraksalar Mersin için gerekliliğine inandığımız borçlanmaya evet oyu kullanırız. Ama ret oyu vermemiz için karar alındı.” dediler.
Elbette Mersin Ankara’dan değil Mersinlilerin seçtiği kişiler tarafından yönetilecek.
Anayasal bir kurum olan yerel yönetimleri yok mu sayacağız.
O zaman Valiler gibi, yerel yöneticileri de seçim yapmadan Ankara’dan tayin edelim.
Maalesef son yıllarda bu da gerçekleşmeye başladı.
Halkın seçtiği yerel yöneticiler görevden alınarak yerlerine kayyum atanmakta.
***
Cumartesi günü Meclisin saygınlığına yakışmaya bir olay daha yaşandı.
Bir ilçe belediye başkanı, Büyükşehir Belediye Başkanına terbiye sınırlarını aşarak hakaret etti.
Başkan Gültak’ı, AKP İl Başkanlığından beri tanırım. Uzlaştırıcı kimliğiyle hafızamda yer etmişti.
Ancak İktidar partisinin belediye başkanı olması maalesef Mustafa Gültak’ın güç zehirlenmesine neden olmuş.
Milletvekilliği de yapmış olan Başkan Gültak’ın, bugüne kadar hiç yaşanmamış olan bir üslupla Büyükşehir Belediye Başkanına hakaret etmesi kabul edilecek bir durum değil.
Başkan Gültak’ın Mersin basınında gördüğüm kadarıyla dokunulmazlığı var.
Takip ettiğim kadarıyla yaşanan bu hakaret olayını maalesef hiçbir basın organı görmedi.
Acaba diyorum bu dokunulmazlığın nedeni iktidar partisinin başkanı olması veya duygusal ilişkilerden mi kaynaklanıyor…
Belediyenin, basının kalemleriyle nasıl bir özel ilişkisi var, çözemedim.
Acaba, aynı hakareti, Başkan Seçer ya da CHP’li bir belediye başkanı yapsaydı bizim Mersin basını yine sessiz kalır mıydı?